Bu Blogda Ara

30 Haziran 2013 Pazar

Nazar, Reha Çamuroğlu

"Gün ışığı herkesin. Geceler benim."


Benim Hüzünlü Orospularım, Gabriel Garcia Marquez

"saçmalıklarım o dereceye varmıştı ki, taşlarla, şişelerle girişilen bir öğrenci gösterisinde, içinde bulunduğum gerçeği ortaya koyacak şekilde 'aşkımdan çıldırıyorum' yazılı bir pankartla en öne geçmemek için kendimi zor tutmuştum."


Kapı Birden Vuruldu, Etgar Keret

"Öyleyse neden ağlıyorum? Çünkü öyle. Bir şey elinden alındığnda, bok bile olsa, acı verir. Bir tümör alındığında bir yara kalır ve yarayı kaşımak için en iyi zamna gecedir sanki."


29 Haziran 2013 Cumartesi

Kapan, Vüs'at O. Bener

"yaşam bir deha işi değil. bir sürgün, köle düzeni. kurtuluşu ummak safdillik. intihar seçimi bu yüzden gerekli. ne ki yürek isteyen bir eylem. hep tasarladım salt. kendiliğinden oluşmasına bel bağlıyorum.
...
Virginia Woolf, Ernest Hemingway, daha niceleri. Bitti'yi algıladıklarında bu yolu seçtiler. gerçekten yürekliydiler. bencileyin zayıf, korkak değil."

28 Haziran 2013 Cuma

"Güçlü olmaya çalış her anlamda...Kendinin farkında ol...Değerli bir insansın sen..." (Y.B.)


26 Haziran 2013 Çarşamba

Sadece Ses Kalıcıdır, Füruğ Ferruhzad

 

"Evimizin avlusu sersem olmuş.
Yüreğini kaybeden zamandan korkuyorum,
Ellerin bu denli işe yaramazlığından
Ve yüzlerin bu denli yabancılaşmasından
   korkuyorum." 


Gecegezen Kızlar, Tomris Uyar

'Düşlerini sakın bırakma.', dedi.' Özel düşlerini kimseye kaptırma sakın.'

"Biri geliyor, hayatımıza bir makas atıyor; o yaşadığımız bölüm, bütünün dışına düşüyor."

"Dünya, senden yazı bekliyor."

25 Haziran 2013 Salı

Minimal Şiirler, Aram Saroyan

İKİ CÜMLE
1. Bir şiir yazmaya çalışıyorum.

2. Süpürge köşede duruyor.


Aşk Köpekliktir, Ahmet Ümit

"evet, galiba o kadını kıskanıyordum. hem tanımadığım için daha çok kıskanıyorum. Onu görmediğim için kusurlarını bile bulamıyorum. Stefan'ı bu denli etkilemiş olduğuna göre mükemmel bir kadın olmalı diye düşünüyorum. Öyle olmadığını bile bile..."

"zaten aşkın anlaşmayla bir ilgisi yoktur."

"İnsanların duygularına özen göster."

"kimse iyi dediği birine aşık olmaz... aşkın iyilikle ilgisi yoktur..."

Ruhi Mücerret, Murat Menteş

"Keşke öpücükler biriktirilebilse."




Baharda Yine Geliriz, Barış Bıçakçı



"hücre bölünmelerinde en çok ilgimi çeken ne biliyor musun? diye sordu Leyla Hanım. İş mi konuşacağız yoksa! canım sıkıldı. Laboratuar kokusu geldi burnuma Ama Leyla Hanım benden büyük, şikette de daha eski. Üstelik severim onu. belli etmedim hoşnutsuzluğumu.
"Nedir Leyla Hanım?"
Şarap kadehi elinde; bir oğlanınki gibi dipten kesilmiştırnaklarıyla ince parmakları güzel görünüyor."Dokuyu tamamlayana kadar bölünüyorlar. Tamamlayana kadar, anlıyor musun? Çoğalıyorlar. Eksikliği gidermek için..." Burnunu kadehin içine soktu, sonra "Boşluğu doldurmak için..." dedi."




Bildiğin Gibi Deği, Rojin Canan Akın ve Funda Danışman

" babamın bir arkadaşı vardı, onnunla gittiler. çarşı dönüşü amcamın evinin orada- vurulduğu yeri gördünüz herhalde- silah patladı,, annem çığlık attı. abbas gitti, dedi. o zaman ben, teyzem, ablam vardık, ilk önce ben koştum.. zaten belli sokaklar vardı; bir de çarşıya gittiğini bildiğim için hemen o yöne doğru koştum. 
etrafta kalabalık avrdı. bakıyorsun, babam mı değil mi? sonuçta annen çığlık atmış, sen de o korkuyla koşuyorsun. baktığından baban orada yatıyor, babanı görüyorsun, yatıyor orada. gitmek istiyorsun, gidemiyorsun. o anki çocuk şeyi, korkuyorsun bir şeyler oluyor bir şekilde. arkadaşları felan kaldırdı babamı; kaldırdıklarında bana bakıyordu, yaşıyordu. gel mi dedi, bir şey mi dedi? o an bir şey yapamıyorsun. arkamı döndüm, koşarak ağlaya ağlaya eve geldim. o esnada teyzem, ablam da çıkmış oraya doğru koşuyorlardı. işte yoldabenim ağlayıp koştuğumu görünce kolumdan tuttular. ne oldu, babam mı, dedi. ben de ağladım, bir şey demedim, kolumu çektm koştum. teyzem, sakın annene bir söyleme, dedi. koştum geldim kapının önüne. annem yatıyordu.
annem bana baktı, o ladını asla unutmam: Avrehan, sen bana müjde mi getirdin, dedi. ben bir köşeye çekildim., oturdum ağladım, bir şey diyemedim. o esnada annem ağlamaya başladı. sonra hastaneye kaldırmışlar, ablam felan koştu arkasından. ben de koştum, yani yetişirim diye koştum. onlar çoktan gitmiş, geri döndüğümde orada özel timler, polisler felan vardı vurulduğu yerde. geri döndüğümde onları gördüm, o yeri kullanmayacaktım, başka yerden gidecektim ama orda ilkokul arkadaşlarım vardı, o polislerin yanında. polislere öldürülen adamın kızı, dediler. polisler beni çağırdı, gittim. evinizin telefon numarası ne, babanın düşmanı var mıydı, dediler. hangi düşman? Siz öldürdünüz demek istiyorsun, bağırmak istiyorsun. yok dedim, bir düşmanı yok. tamam git, dediler."

16 Haziran 2013 Pazar

"bu şiddet bu katliam teröristlere uygulasaydı ya." diyenlere...

Polisin ve devletin halka yaptıklarından sonra insanlardan şunu duymaya başladım, "teröriste ve PKKlıya bunun aynısını yapsalardı, terör biterdi." 
Bitmezdi.
Zaten, bunu yaptıkları için terör var, PKK var, dağdakiler var.
Batı'dan bizim görmediğimiz, medyadan yanlış aktarılanlar var.

Küçük bir Kürt çocuğunun gözünün önünde babasını katlediyorlar, evlerine saldırıyorlar, annesinin, ablasının kadınlıklarına hakaret ediyorlar. Asker görünce, asker botu görünce bile ürker oluyor çocuk, ama köylerinden abilerinden dağa çıkmış olan gerillaları görünce güven hissediyor, onlar onun başını okşuyor, ona çocukluğunu yaşatıyor. Sonra, bu çocuk yaşadıklarına artık dayanamayıp, alıyor başını gidiyor dağlara. Ve, bu böyle devam ediyor.

Altında yatan yaşanmış şiddeti düşünün. Ve, anlamaya çalışın onları, özellikle bugünlerde. Zaten bugünlerde anlamazsanız, daha da anlayabileceğinizi sanmıyorum. Ve, lütfen hiçbir şekilde, "teröriste de aynısını yapsaydılar." demeyin. Bunu demeniz, insanlıktan nasibini alamamış dediğiniz insanların yaptıklarını savunmaktan başka bir şey olmaz. Şiddetin hiçbir türlüsü, kiem yapılırsa yapılsıni savunulamalı!

Cumartesi günü, Gezi Parkı çocukların, annelerin, dedelerin, anneannelerin bulunduğu güzel bir gündü. Ve hemen üstüne, polis müdahelesi oldu. Herkes perişan oldu, en çok da çocuklar. O çocuklar bunu asla unutmayacaklar, hatta nefretle anımsayacaklar. Bilirsiniz, "Gökyüzü gibi şu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor." Şu an Gezi Parkı'nda bunları yaşayan çocukları anlayan sizler, empati kurup, tüm çocukları anlamaya çalışın, özellikle de Doğu illerimizdeki. Medya ile sınırlı ve yanlış yansıtılmış olarak gördüklerimiz ve hissettiklerimiz ile anladıklarımızın sınırlarını genişletmeye çalışalım, insanca düşünerek.

http://www.youtube.com/watch?v=-D7nAqCVdKQ

14 Haziran 2013 Cuma

Yaşamaya Bak, Nadine Gordimer

"ana baba olarak, içimizde bir yerde çocuklarımızın başına gelebilecek her türlü varoluşsal krizle başa çıkabilmenizi sağlayacak, hem pratik hem de psikolojik olarak beslenen gizli bir acil durum donanımı vardır : kariyer başarısızlıkları, sonu intihara varabilecek özgüven kayıpları, başarısız aşk ilişkileri, boşanma, cinsel tercih değişiklikleri, uyuşturucu bağımlılığı, borç."
 

13 Haziran 2013 Perşembe

Nar Çiçekleri, Mehmed Uzun

"hepimizin başından geçmiş insani bir deneydir; bir şeyi, bir dönemi, bir olayı, insanı, ilişkiyi ya da güzelliği ölçüsüz hisseder, duyar ve yaşarız. ancak zamanla, kimi kez farkıdna da olmadan egemen olamadığımız, kontrol edemediğimiz nedenlerle, o doyasıya yaşadıklarımızdan uzaklaşır ve onları yitiririz. ve zamanla, yitirdiklerimize ilişkin, şu duygu egemen hale gelir, kendileri artık yitip gitmiştir, bir tek, yüreğimiz ve ruhumuzda onların kıpırdayan gölgeleri, silikleşen sesleri ve belirsiz renkleri kalmıştır. yani, yeniden, zamanı geldiğinde "yitik bir zamanın peşine" düşebilmek için zorunlu olan şeyler yürek ve ruhumuzun gizli köşelerinde kalmıştır artık." 

"...tekleşme arzusu, güdüsü, hedefi ve çılgınlığı. tek dil, tek din, tek kültür, tek toplum, tek lider, tek düşünce, tek siyaset... hep varsa yoksa tek olmak istendi. her ne pahasına olursa olsun tek olmak, tekleşmek, çok uzun zamnalardan beri, bu toprakların trajik kaderi oldu. tek olmak, tekleşmek boynumuza asılmı bir boyunduruk bizi sürüklüyor. bizi boğuyor, dilimizde, kişiliğimizde, ruhumuzda derin yaralar açıyor."
 

12 Haziran 2013 Çarşamba

Grapon Kağıtları, Didem Madak


"Sevgili Anneciğim,
Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda
Kocaman bir dağ lalesi gibi
Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran."


"Ben bu eve Muc'un ucuz evi diyorum
Yokluğunda böyle oldum.
Mucize öldükten sonra buraya taşındım.
Ve inan
Muc bu evi bana ucuza verdi." 

"Ölen her kadın için bir şiir yazdım.
Onları Muc'a evin karşılığında verdim.
Çok ucuza.
Artık bütün üzgün oluşlarımın adı:
ANNE!"

"Birileri mutsuzsa, mutsuzlara nergis yolla,
Bir kırmızı battaniye,
onlara bir mutluluk çadırı yolla
sonra belki, ben de gelirim."


"Dünyanın bütün sabahlarına bir bilet al.
Be ölürsem mutsuzza iyi bak!"

"Dünya artık bir daha hiç
Bir okul çıkışı gibi kokmayacak mı?"

"Beni anneme götürsün bindiğim bütün taksiler.
Kalbim neden isli bir şehir?
Kalbim! Neden ben?
Bir tek aşk sözü söylememiş gibiyim."



"Bekleyin, bekleyin geliyorum!
Melankoli ve kolonya şişesi
Hayatımın üstünde imkansız kuşlar uçuyor."

"Polyanna,
Sana göre insan
Profiterol yer gibi yaşamalı
Bir çamur deryasının içinde 
Küçük beyaz mutluluk topları yakalamalı.
Bense vücuduma şiirler saplıyorum durmadan
Sen de bilirsin ya Allah
Dayanabileceği kadar acı verirmiş insana."

10 Haziran 2013 Pazartesi

Aşk Gibi Aydınlık, Ölüm Gibi Karanlık - Mehmed Uzun

"Roman aydınlığı anlatmalı. Çünkü hayat zaten karanlık... Aydınlık ve karanlık, işte bütün edebiyat tarihine damgasını vurmuş iki ana tema."

"Acaba dünya kendiliğinden mi bu kadar kederli, yoksa dünyayı bu kadar kederli yapan onun kederi mi?"

8 Haziran 2013 Cumartesi

Gelecek Uzun Sürer

"sanırım bir daha karşılaşmayacağız ama insan yine de umut etmek istiyor çünkü umut etmeden yaşamak ne kadar zor değil mi?"

"yol hiç bitmesin istiyorum, keşke hep yollarda olsak."