Bu Blogda Ara

5 Mart 2013 Salı

Azil, Hakan Günday

Azil, Ziyan'dan askerliğini bildiğim Asil'in hikayesi olduğu için keşke önce Azil'i okuyup sonra Ziyan'ı okusaydım dedim. Okumamışlara tavsiyem, önce Ziyan'ı sonra da Azil'i okuyun.

Azil de, okuduğum diğer Hakan Günday kitapları gibi bol bol altı çizilesi güzel cümlelerden oluşuyor, dolayısıyla altını çizmeden okumak neredeyse imkansız. Ve, tüm Hakan Günday kitapları gibi rahatsız edici. Ama, ben en çok etkileyen kısmı 'kötülük'e dair bir kısmında olan milletvekili oldu. Azil, tüm parasını verip ailesi tarafından reddedilmiş kokain bağımlısı bir adamın bağımsız aday olup meclise girmesini sağlıyor ve ona konuşma metinleri yazıyor. Milletvekili, hiç düşünemden okuyor her şeyi ve okuduğu metinler kötülüğe dair ve kötülüğü arttırmaya dair. Mesela diyor ki, "Tecavüze uğrayanlar tecavüzcüsü ile evlendirilsin."Daha ne kadar kötülük edebilirim diye düşünürken bunları söyleten Azil bir roman kahramanı, ancak aynı söylemi gündeme getiren ne çok insan oldu gerçek hayatta. Kitabı okurken bir anda durup şöyle bir bunu düşündüm. Bence, okuyan herkes de bunu düşünmeli.

Kitabın beni düşündüren ve okuyana kadar aklıma asla böyle bir şeyin hak olabilmesi düşüncesi gelmediği bir kısmı var ki üstünde okurken çok düşündüm. işte o kısım :
"içini kadına döken erkeğin baba olmaktan başka çaresi yok mu? içindekini kadına dökmek, babalığı kabul kararı mı? Hayır! İçinin dökülmesi sevmenin sonucudur. İçin dökülmesinin nedeni sevmektir. Çocuk sahibi olmak değil. Dönüşü olan hiçbir karar kesin değildir. Hiçbir hayal, gerçekleşmediği sürece mutlak değildir. Mantıklı bir hakim, doğru bir yasa ve babalığı ret hakkı. Bir yerlerde olmalı. Kimse bana çocuk sahibi olmayı emredemez. Anne konuşmaya, babansa düşünmeye devam ediyordu.: Mutlak bir uzlaşma! Gereken bu! Hemfikir olmak! Çocuk sahibi olmak için gereken bu! Uzlaşma yoksa tek taraflı bozulabilecek bir sözleşme. Kabul kelimesinden iki adet duyulmalı. Aksi takdirde inatçı anne adayları çocuğun sadece yarısını doğurmalı!Kendine ait olan yarıyı!"
Bu alıntı bana geçen gün bir arkadaşımla konuşmamızı anımsattı, arkadaşım dedi ki, "bence, babalarımız annelerimizi sevdiği için bizi seviyor. yani bizi sevdiklerinden değil. biz doğunca, biraz büyüyünce alışıyor bize ama annemizi sevmezse bizi de sevmiyor." Belki, doğru bir şey bu, kitapta yazıyor ya, "kabul kelimesinden iki adet duyulmalı!", işte annelerimiz belki de babalarımızdan kabul kelimesini duymaya fırsat vermiyor, belki de o bile kabul kelimesini kendinden duymuyordur, kimbilir.

Azil'e dair çok şey söyleyebilir, çok şey yazabilirim ama şu an kitabın en çok sevdiğim kısmı ile bu  yazıya burda son vericem, "Sonunda Tanrı sıkıntıdan patlamıştır. Buna da Big Bang denir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder