Bu Blogda Ara

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Tutunamayanlar, Oğuz Atay


"Hiç ilerlediğimi sanmıyorum. aynı aptalca duyguları taşıyorum içimde. bendeki başkalaşma, gelişme biçiminde olmuyor. olduğum gibi kaldım ben. aptallar gibi büyümedim. biraz ağırlığım arttı o kadar. 
Büyümediği, gerçek dünyaya karışmadığı için üzülüyordu.  'gerçekten  bucak bucak kaçıyorum', diyordu. birini sıkıntıda görünce çocuk gibi ortadan kaybolmak istiyorum. korkaklıktan değil; kendimi onun yerne koymaktan. insanların karşısında bazen de o eksi aptalca utangaçlığım yüzünden dikilip kalıyorum. gitmek gerektiği halde bir türlü uzaklaşamıyorum. her zaman gerekenin tersini yapıyorum, çocuklar gibi. kitaplarla, yani bir çeşit masal dünyasıyla hayatı karıştırıyorum eskisi gibi. galiba gittikçe de düzeltilemez oluyorum bu konuda. masalın nerede bittiğini, hayatın nerede başladığını farkedemiyorum. bazen, suratıma bri garip bakıyorlar, o zaman uyanır gibi oluyorum.
'benim için bütün oyunlar, romanlar, hikayeler herkesin anladığından başka bir anlam taşıyor. bütün hayat, bütün insanlık bu kitaplarda anlatıldı, bitirildi. yeni bir şey yaşamak, yeni bir kitap tanımak oluyor benim için. kitaplarla ve onların yazarlarıyla birlikte yaşıyorum. önsözlerle yaşıyorum. hiçbir yazar şaşırtmıyor beni: çünkü hayatlarını sonuna kada rbiliyorum. gerçek dediğiniz dünyadaysa kimin ne yapacağı belli değil. her gün şaşırtıyorlar beni. yazarlarımla yaşamak daha kolay. 1886'da N. kasabasında doğdu. babası, annesi, kardeşleri, çevresi, yaşarken kimsenin bilmediği ızdırapları, kuruntuları, arkadaşlarıyla kavgasının gerçek nedeni, hepsi hepsi satırların arasında. tanımadığım yönlerini merak ediyorum ilk sayfalarda; fakat biliyorum hemen her şeyi öğreneceğimi.
'bana kitap kurdu, boş hayaller kumkuması, hayatın cılız gölgesi gibi sıfatlar yakıştırılabilir. şövalye romanları okuya okuya kendini şövalye sanan Don Kişot'a benzetebilirsiniz beni. yalnız onunla bir fark var aramda : ben kendimi Don Kişot sanıyorum.
Kitaplardan, yaşantılarım için yararlanamadığımı ve kendimi bir biçime sokamadığımı da yüzüme vurabilirsiniz. ne yapabilirim? kitap okumakla, manavın beni aldatmasına engel olamıyorum bir türlü. manava inanmadığım halde beni aldatıyor namussuz. ya inandığım dostlarımın beni aldatmasını önlemek: büsbütün imkansız bu. Dostlarım alay ediyor benimle. bu çocuğun sonu ne olacak, diyorlar. hiç olmazsa kitaplardan kitaplar çıkarmalıymışım. bunu da yapamıyorum, yazamıyorum. kitapları, işimde kullanılacak bir mal gibi göremiyorum: kapılıyorum onlara. belki kitaplar da onlara karşı gösterdiğim aşırı ciddiyetimle alay ediyordur. biliyorum, kitaplar da beni adamdan saymıyorlar. fahişelerin, onlara barlarda para yediren tüccarları küçümsemesi gibi hor görüyorlar beni.
bütün bunları düşündükçe daha da tersleşiyorum, kendime daha çok zararım dokunuyor; benimle alaya edenlerin gözünde daha da çok küçülüyorum. duvarlar duvarlar var çevremde. halsiz kalıncaya kadar başımı vuruyorum onlara."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder