Bu Blogda Ara

5 Ocak 2013 Cumartesi

Kabuk Adam

Kabuk Adam, Aslı Erdoğan'ın ilk romanıdır. Aslı Erdoğan, fizik doktorasını yarıda bırakarak yazmayı seçen bir kadın yazar olduğu için çokça ilgimi çekti. Onu okumaya ilk romanı ile başladım, yani Kabuk Adam ile.

Her ne zaman bir kitap okusam, böyle düşünmenin iyi olmaıdğını bilsem de ister istemez yazar kendini anlatmış diyorum. Kabuk Adam da, böyle bir kitap oldu benim için. Gerçi, bu kitapta oldukça açık bir şekilde kendisinden bashettiği belli Aslı Erdoğan'ın ancak yaratıcılığı ile ekleyerek genişlettiği şeyler de yok değil ama ben yazdığı her kelimenin yaşamıdna olduğuna inandım, okurken.

Okurken kendi hayatıma dair bir çok şey buldum. Diyor ki, Aslı Erdoğan, "Bizden istenen üç şey vardı : Çalışmak, çalışmak, çalışmak. Hastalanmadan, üzülmeden, bunalıma girmeden, aşık olmadan, hiç teklemeyen bir jet motoru gibi çalışmak. Haftanin yedi günü, günde on dört, deneyler başladığında on altı, saat çalışmak; bir sonraki toplantıya, yetiştirilmesi ve kesinlikle hatasız olması gereken raporlar , yerin yüz metre altında, küçük, kapalı odalarda tutulan vardiya nöbetleri, bilgisayarın başında çabucak biten geceler. " Benim de pe farkım yok aslında, Aslı Erdoğan'ın anlattıklarında, fizik labaratuvarında değil de moleküler biyoloji laboratubvarındayım. Amacım ise, kanseri erken safhada teşhis etmeye yarayacak bir şeyler geliştirmek, geliştirebilmek. Ama ben, kansere çare olayım derken kanser olacağım. Ruhum çoktan oldu bile. Özellikle, son günlerde pek bir isteksizlik ve bıkkınlıkla sonuç vermeyen şeyler üzerine çalışmak ve alternatif çözümler üretmek adına tonalrca makale okurken bunu çok iyi anlaıdm. Kütüphanede, otobandan geçen arabalara, otobüslere ve kamyonlara bakarken ben, makalelerde kayboluyorum, makalelerde kayboldukça kendimi hayal dünyasında hiç tanımadığım insanlar hakkında öyküler yazmaya çalıırken buluyorum. Mesela, twitterdan tweetlerini okuyarak az biraz tanıdığımı sandığım bir insan için mutlu ya da mutsuz aşk hikayeleri yazıyorum. ya da, onun alter egosuna dair... Sonra, yan masamda birisi ktabın kapağını çat diye kapatıyor ve sesle irkilip, bol grafikli makalelere geri dönüyorum. Ya da, hocama yazdığım haftalık raporlarıma... Aslı Erdoğan'ın yazdığı gibi bunalıma girmeden, aşık olmadan ya da çalışmamaı etkileyecek başka hiç bir şey olmadan okumaya ve düşünmeye devam etmeliyim diye düşünerek, silkinip kendime geliyorum. Biraz da olsa, verimi artıyor çalışmamın. Sonra yine, bir verim kaybı ve okulu bırakıp terk etme hayalleri... Bir de, yazarlık hayalleri...
Oldukça depresif bir havası olan Kabuk Adam, beni Yeraltından Notlar'dan sonra en çok etkileyen kitap oldu. Bir gün, tekrar okuyacağım ama o bir gün asla yüksek lisans eğitimimi tatamlamaya çalıştığım zamanlarda olmayacaktır. Hepimizin bir Kabuk Adam'ı vardır ve hepimiz birinin Kabuk Adam'ı olmuşuzdur, hayat böyle işte, bunu herkes de bilir, okuyunca da etkilenmeden geçmeyi bilemez, ya da ben bilemedim. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder