Bu Blogda Ara

27 Ocak 2013 Pazar

Tante Rosa

Sevgi Soysal'ın okuduğum ilk kitabı Şafak idi. İkincisi de Tante Rosa oldu. Tante Rosa'yı Şafak'tan sonra anladım ki, Sevgi Soysal yazılarında bireysellikten toplumsallığa doğru yol almıştır. Tante Rosa, ilk yayımlandığı zaman çeviri bir öykü olduğu ve Sevgi Soysal'ın bunu sahiplendiği hakkında eleştiri almış ve Tante Rosa'ın kim olduğu sorulmuş. Buna Sevgi Soysal'ın cevabı şu olmuş, "Tante Rosa  ne büyük annemin, ne de teyzemin yaşantılarını anlatır. O büyük annemden başlayıp bende biten bir çizgidir. Küçükten bildiğim bir benzeme korkusudur; okuduğum bir mektup; bir iki soluk fotoğraf; anımsadığım bir şarkı; birkaç damla gözyaşı; kendi deneyimlerimde yeniden yakaladığım gülünçlükler; saçmalardır."
 Tante Rosa, bütün giriştiği işlerde başarısız olan bir kadının hikayesidir. Çocukken at cambazlığına özeniyor, olmuyor. Evleniyor yine olmuyor. Ardında çocuklarını ve mektup bırakıp kaçıyor. Hatta, fahişe oluyor ama bunu da tam anlamıyla başaramıyor. Ve diyor ki, "Orospuluk, ahlaksızlık, namussuzluk bunu koparıp alanındır, anladı. Orospuluğun herkesin hakkı olmadığını, herkesin bir işi, bir bildiği olduğunu. Bu bir örgüttür, her örgütün kendince kuralları vardır, bir örgütün içinde olmak gerektiğini anladı. Gitarını yeniden eline aldı. Aşkın da örgütlenmesi, haklarının savunulması gereken bir şey olabileceğini düşündü. Şu ya da bu çemberin içine girmemiş, girememiş bir bireyin gebermekten başka hakkı olmadığını anladı." 

Tante Rosa, her başlangıçla beraber kurtuluşunu arayan bir kadının hikayesini anlatırken, kadınlık sorunlarının etrafında dönerek bunları anlatıyor. Umutsuz değildir, Tante Rosa ama umutlu da sayılmaz. SAdece, yeni başlangıçlar ile kurtulacağına bu sefer işlerin iyi gideceğine inanır. Yaşamakta ısrar eder, düzene asla başkaldırmaz, kendini yaşamın akışına bırakmıştır. Çocukluğunda ve genç kızlığında öğrendiği bazı şeylerin öyle olmadığını öğrene öğrene, denye deneye ve yeni başlangıçlar yapa yapa, yenile yıkıla devam eder ve en sonunda da ölür. 

 Ölmeden az evvel, yeni Rosa ile konuşur Yaşlı Rosa. Yeni Rosa, Yaşlı Rosa'ya, "Öncesi ve sonrasız, bağlantısız ve belgesiz tükenivermek bir ağacın, bir evin, bir pabucun hakkıdır. bir insanın, bir insanın ama, bir Rosa'nın niçin eskidiğini bilmem gerek, yeni Rosa'yı bunun üzerine kurmam gerek."Rosa,"Sen bir otomobil misin, bir çamaşır makinası mısın, bir elektrik süpürgesi misin ki senden bir önceki modelin bozukluklarından sıyrılmış olarak piyasaya sürülmek istiyorsun?" der ama bunun cevabını alamadan ölür. Hani demiş ya Sevgi Soysal, "Tante Rosa büyükannemden başlayıp, ben de biten bir çizgi." diye, işte onu buradan da anlayabiliyoruz.

Tante Rosa, Königstrasse'den bahsediyor, savaşta o caddedeki yıkılan binalardan. Acaba bu Königstrasse nerede diye düşünmeden edemedim. Benim bildiğim bir tane vardı, Stuttgart'ta ancak Almanya'nın bir çok şehrinde Königstrasse olabileceğini düşündüğümden pek de hayal etmemeye çalıştım. Ancak, ilerleyen yerlerde Stuttgart geçtiğini görünce, dedim evet bu benim bildiğim cadde. Kitabı okurken aklımda hep o caddede yürüyen Tante Rosa görüntüsü geçti. Bu arada o caddenin bende güzel bir anısı da var, onu da anlatmadan geçemeyeceğim. Ben Almanca kursuna gidecektim, ancak kursumu bulamadım. Birini dururup, "Where is Königstrasse?" dedim. Adam bana, "ımm, King Street, yes I know, you should turn right way and walk straight." dedi. Ben de, "Thanks. I hope I will find Königstrasse." dedim. Bu da, böyle bir anım işte. Eğer, o zamanlar Tante Rosa'yı okumuş olsaydım, o caddede yürüyen kadınlardan birinin Tante Rosa olduğuna inanbilirdim diye düşünmeden de edemiyorum. Keşke okumuş olsaydım o zamanlarda.

Kendime not: İlerde bir gün kızın olursa, ona Tante Rosa'yı okumasını öner.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder