Bu Blogda Ara

21 Aralık 2012 Cuma

Bahoz/Fırtına

Bahoz yani Fırtına adlı film 90lı yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde okuyan  Kürt üniversite gençliğini anlatıyor. Film iki buçuk saat sürdüğü halde çok akıcıydı. Müzikleri ve görsel olarak araya serpiştirilmiş vapur ve deniz manzaraları ile de izleyicinin sıkılması önlenmiştir.


Filmin ana karakteri Cemal, okumak için İstanbul'a gelir. Bir gün sınıfa girince, tahtada adının yazılı olduğunu görür. Örgüt üyesi olan öğrenciler, vize listelerine bakıp isimlerden ve isimlerin yanında yazan memleket plakalarına göre Kürt öğrencileri seçip, örgüte davet ediyorlar.

Cemal'e "Kürt müsün?" diye sorduklarında, "Aleviyim." diye cevap verir. Kürtçe ve Kürt olmakdan bahsedildiğinde ise, "Kürtçe konuşuyorlar diye Kürt mü oluyorlar?" diyor. Cemal'in dini kimliği, ulus kimliğinden üstte tuttuğunu ve Kürt milliyetçiliği hakkında pek de bilgisi olmadığını görüyoruz. Örgüt üyeleri de, bunu bildiklerinden onu sürekli yanlarına çekmeye çalışmaktadırlar.

Bir gün, Cemal otobüsteyken iki Kürt inşaat işçisinin çok gürültülü konuşması sebebiyle rahatsız olan yolcular tarafından otobüsten attırılması ile Cemal değişmeye başlar. Bir de, örgüt üyesi olan Helin tarafından Kürt değilim dediği için yediği tokat ile beraber...Otobüste bağıra bağıra ister Kürtçe, ister Türkçe ya da herhangi başka bir dil konuşulması durumuna ciddi ciddi karşıyım ve bu konuda otobüsteki diğer yolculara katılsam da, burası "Türkiye burada Türkçe konuşulur." diyen amcaya katılmadığımı da belirtmeliyim. Filmin bu sahnesi oldukça çarpıcı ve film için çok önemli bir sahne  olmasıyla beraber çok da gerçekçicidir. Sesli konuşmaya kızmayan ama Kürtçe konuşmaya takılan amcaya kızmadan edemez, izleyici. Günlük hayatta da bol bol görebileceğimiz bir insan tipi olduğu için de izleyiciyi düşünmeye ve sorgulamaya iter.

Filmin sevmediğim bir kısmı ise, örgüt üyesi öğrencilerin fuardan kitap çalmaları ve mağazadan kıyafet çalmaları oldu. Sen git haklardan, özgürlüklerden ve devrimlerden bahset ama kitap çal, nasıl içine sinebilir ki? Tabi, o dönemin koşulları, çocukların kitaba para harcayamayacağı gibi unsurları da göz önüne alırsak bir nebze de olsa kabul edilebilir diye düşünsem de,"sigara içeceklerine, sigaraya para harcayacaklarına biriktirip de kitap alsınlar." dedim, içimden.

Filmin en eğlenceli kısmı ise aralarından bir yoldaşlarına, "sen ne okuyorsun?" diye sordukları soruya gelen cevaptı. Dört kez üniversite sınavına girmiş ve kazanamamış. ailesi de dersanelere verdik ama kazanamadın diye üstüne gidince o da, uludağ'da tıp kazandım demiş. Gitmiş, eyrleşmiş Bursa'ya ancak küçük yer deşifre olurum diye İstanbul'a gelmiş. Ve bunun için, "İkinci yıl yatay geçiş yaptım."

Film, dönemin Yurtseverler adıyla örgütlenmiş Kürt gençlerini, örgüt yapısını, örgüte nasıl adam çektiklerini, örgüt içinde eleştiri-özeleştiri yaptıklarınıi örgütte yasaklananları ve liderlerinin güdümünde ne denilirse yaptıklarını çok iyi bir şekilde gözler önüne sermiş. Ve, filmin sonuna yine lider güdümünde dağa yapılan çağrılar sonucunda dağa çıkmaya karar verişlerini de izliyoruz. Bu kısım için, film bir çok eleştiri almış, "dağa çağrı yapılıyor." şeklinde. Bu eleştirileri, eleştirmeden geçemeyeceğim. Filmi izleyen nasıl anlamak isterse anlayabilir, ancak ben bunun verilmek istenilen bir mesaj olduğunu düşünmüyorum. Bu, sadece o gençlerin yaşadıklarını tüm gerçekliği ile anlatmaktadır. Örgüt içinde aşk ilişkisi olmaz diye sevgilisinden ayrılan bu gençlere, çağrı yapılınca gitmeleri de oldukça doğaldır. Ve, filmin amacı da bu durumu izleyiciye yansıtmaktır.

Filmde benim gözüme çarpan mesaj niteliğindeki tek sahne, iki genç nezaretteyken orta yaş üstü birini Avrupa'ya çıkacakken durdurup getiriyorlar. Sebebi ise, 15 yıl önce siyasi suçtan yatmış olması. Eğer, bu suçunun bedelini ödediğine dair resmi belgeler gümrüğe giderse, Avrupa'ya çıkabilecekmiş. Bu karakterin ağzından, "Bu halk için bir şey yapmaya değmezmiş." lafını duyarız. Ve, kamera nezaretin duvalarına kazınmış, "Kahrolsun 12 Eylül faşizmi, kanlı pazar'ı unutmadık, Deniz Gezmişler ölmez., Bağımsız Türkiye." gibi yazıları gösterir.  Bu sırada ben izleyici olarak, insanlar neler yapmış, ne uğruna yapmışlar ve ne değişmiş diye düşünmeden edemedim. Ve, en çok da değmiş mi, değmemiş mi diye kafa yordum durdum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder