Bu Blogda Ara

9 Aralık 2012 Pazar

İyi Seneler Londra

Adına aldanıp yılbaşı filmi sanılmaması gereken bir filmdir, İyi Seneler Londra. Bu film, üçleme olarak düşünülmüş bir projenin ilk filmiymiş, henüz diğer ikisinden haberimiz olmasa da ben merakla bekliyorum. Diğer iki film ise İyi Seneler Bolvadin ve İyi Seneler İstanbul olacağı söyleniyormuş. Filmde bunun hakkında ipucu veriliyor. Ülkü Duru'nun oynadığı uluslararası üne sahip olan şarkıcı Yaşar Nur'un verdiği bir basın toplantısında konser için hangi şehirlere gidecekleri söyleniyor ve bu şehirler sırası ile Londra, Bolvadin ve İstanbul. Hatta, bu kısmı seslendiren filmin yönetmeni Berkun Oya imiş.

Filmde gördüğümüz ana karakterler Yaşar Nur, Firuz ve Zeynep Murron'dur. Yaşar Nur, uluslararası üne sahip bir şarkıcıdır. Londra ile ilgili çok da güzel anıları yoktur ancak yılbaşından önce konser vereceği için gitmek zorunda kalır. Zeynep Murron ise Yaşar'ın okuldan arkadaşıdır, bir İngiliz ile evlidir. Uzun yıllar Londra'da yaşadığı için Türkçesi oldukça kötüleşmiştir. Firuz ise Bolvadin'de doğmuş, ailesi ile Londra'ya göçmüş, otel mutfağında çalışan bir Türk gencidir.

Karakterlere daha detaylı baktığımızda hepsinin bir çok sorununu görürüz. Yaşar Nur'un hikayesi pek yansıtılmasa da, anlaşılıyor ki sevgilisi tarafından terk edilmiş. Sevgilisi ise çoktan evlenmiş ve çocuk sahibi olmuştur bile. Zeynep ise çok mutlu değildir ve evliliğini "yanlış otobüse binmek gibi." tanımlar. Küçük bebeği sayesinde evliliğinin daha katlanılabilir olduğunu düşünmektedir. Firuz ise bir kaç ay içinde vatandaşlığını alacaktır. Yanında çalışan ve hiç İngilizce bilmeyen Türk arkadaşına karşı da pek nazik değildir. Ve, Yaşar Nur'a hayrandır.Bence, en gerçekçi karakter de Firuz'dur. özellikle Almanya'da yaşayan Türk ailelerinde çokça gördüğüm bir insan tipidir.

Filmin bir çok sahnesi bir otel odasında geçmektedir ve çokça gerer, izleyiciyi. Karanlık bir filmdir ve şiddetli sahneleri de çok vardır. izlerken, karşımda oluyormuşcasına bir his yarattı bende, izlerken hep huzursuzdum. Dolayısıyla, oyuncuların başarısını takdir ediyorum. 

Filmi izledikten sonra, bir gün bebeğim olursa kimseye emanet etmeme kararı aldım. Aldığım diğer karar ise, kimsenin bebeğine bakmayı kabul etmeyecek oluşumdu. Filmin etkisinden bir kaç gün boyunca çıkamadığım için üstüne çokça düşünebildiğim bir diğer konu ise, Firuz ve Firuz gibi karakterlerin kendilerini değiştirmeleri ve geliştirmeleri hakkında ne gibi şeyler yapılabileceği ve bu konuda benim elimden neler geleceği oldu. Ama anladım ki, bu iş zor. Yurtdışında kaldığım her zaman diliminde de bu duruma çokça kafa yormuştum. Başlarda, eğitimin bu duruma çözüm olabileceğine inanıyordum ama sonradan, sadece eğitimin yetmediğini anladım. Bu sorunu gidermek için bir çok açıdan donanımlı olmak laızm. Ve, bunun için ailelerin yapması gereken çok şey var. Önce aileleri eğitmeye başlamak lazım. Belki de, bunun için yurtdışında bazı belediyeler çalışıyordur, bu konuda pek de bilgi yok. Umarım, çalışıyorlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder