Bu Blogda Ara

8 Aralık 2012 Cumartesi

Çengelköy olur Masal

Çengelköy, çocukluğumdan beri benim için çok önemli bir yer olmuştur çünkü en sevdiğim dizi olan Süper Baba orada çekilmiştir. Süper Baba'yı izlediğim yılların bir kısmında İstanbul'da yaşıyor olsak da hiç gitmedik. İstanbul'da yaşamadığım yıllarda ise hep üniversiteyi kazanıp İstanbul'a gideceğim hayalleri ile yaşadım. Lise sondayken sınava doğru resmi şarkımız olmuştu, 'bekle bizi İstanbul.' Kimi zaman tüm gözükaralığım ile "İstanbul olmazsa, başka yerde okumam. gerekirse tekrar giderim sınava." derdim, ki zaten tekrar girdim de. İstanbul bile denilemeyecek bir yerde İstanbul'da okuduğumu iddia ederek okudum ve mezun bile oldum. Bu sıra da, her gezmelere gidişlerimden 'şehre inmek' diye bahsettim. Tabi, okul telaşı, dersler, sınavlar, şehre inmeler, şehirden dönmeler derken Çengelköy aklıma bile gelmemişti. 

Bir gün aniden, çocukluğumu düşünürken Çengelköy, düşüverdi aklıma. Hem de, kötü diye nitelendirilebilecek bir zaman da, hani olur ya her şey kötü gider ve insan battıkça batar ve o an aklına çocukluğu ve çocukluğundan anıları gelir. İşte öyle bir günde bir arkaşımla planladık, Çengelköy'e gitmeyi.



Önce, Kadıköy'den otobüse bindik. Çengelköy'de inerinmez bir börekçiden iki kişilik börek aldık. Böreklerimiz ile beraber Tarihi Çengelköy Çınaraltı Aile Çay Bahçesi'ne gittik. Aklıma, diziden sahneler de gelmedi değil ama manzaranın güzelliği karşısında diziyi düşünmeyi boşverip börek ve çay keyfi yaptım, hem de yağmur yağarken. Yağmurlu havada deniz başka bir güzeldi. Hele kokusu...



Karnımızı doyurduktan ve yağmur da dindikten sonra, etrafa baka baka sokaklarda yürüdük. Mezarlığı gördük, çok emin değilim ama sanırım Kemalettin Tuğcu'nun mezarı oradaymış. Belki de bu sebepten dolayı Kemalettin Tuğcu Sokağı'ndan da geçmiş olduk.




Eski evler gördük. Bir tane ev vardı ki, camında tül perdesi vardı. En çok o eski evi sevdim. Sokaklarda kediler gördük, sevdik de onları. "İstanbul ve Kedileri." dedik. "İstanbul güzel şehir." de dedik. Hatta, " İstanbul dışında yaşanılmaz." bile demiş olabiliriz. 


 Sonra, karnımız yine acıktı. Yine yemek yedik, nerde yesek diye düşünürken küçük, şirin bir dönerci gördük ve orada pilavlı döver yedik. Ayran da içtik. Arkadaşım çok sıkılmış olmalı ki, kürdanlar ile oynadı durdu. O sırada benim de aklıma Kürt böreği geldi ve sabah neden şeker pudralı Kürt böreği yemediğimizi düşünü üzüldük. Ben, "pastanede yoktu." dedim. Arkadaşım, "sormadık ki, belki de vardı." dedi. Sonra, pastaneye girdik ve ben tüm sevimli yüz ifadem ile "Pardon, Kürt böreği var mı acaba?" diye sordum. Amca, "Var." diye cevapladı. Ben, "Peki, iyi günler." dedim ve çıktık.


 Kadıköy'e geri döndük. Ben de, oradan İstanbul dışındaki kampüsüme geri döndüm. Çengelköy masal oldu, uyudum sırça fanusumda.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder