Bu Blogda Ara

16 Aralık 2012 Pazar

Son Mektup Bir Aşk Hikayesi

Geçen yıl SGM'de Kulunka Tiyatrosu'nun Andre y Dorine adlı tiyatro oyununa gittim. Afişini görünce oldukça önyargılıydm, çünkü oyuncular kocaman kukla maskesi takan insanlardı. Kendim ve bir arkadaşım için bilet almıştım ki, arkadaşım "ben sevmem kuklalı çocuk oyunu gibi, gelmeyeyim." dedi. Gelmeyen arkadaşımın yerine son anda başka bir arkadaşım geldi, iyi ki de gelmiş yoksa ben oyunda kendi kendime ağlamaktan helak olacaktım. Ağlarken yanımda birinin olması gerektiğine inanırım, ben. Neyse, konu bu değil şu an. Tiyatronun beni bu kadar etkilemesi üzerine hemen araştırma yaptım. Meğerse, tiyatro oyunu  Fransız filozof ve gazeteci olan Andre Gorz ve eşi Dorine'den esinlenilerek yazılmış.


Andre Gorz ve eşi Dorine ellisekiz yıl evlilermiş ta ki, Dorine uzun zamandır boğuştuğu hastalık ile artık başa çıkamayıp vefat edene kadar. Dorine'in hastalığı sırasında aldıkları karara göre, eğer birisi ölürse, ayrılmamamak için diğeri de peşi sıra kendini öldürecekmiş. Ve, öyle de olmuş, Dorine'in öldüğü gün Andre de intihar etmiş.

 2006 yılında yayımlanan Son Mektup Bir Aşk Hikayesi, Andre Gorz'un Dorine'e yazdığı aşkını, evliliğini ve hayatını anlattığı mektuptur. Mektup, "“Yakında seksen iki yaşında olacaksın. Boyun altı santim kısaldı, olsa olsa kırk beş kilosun ve hâlâ güzel, çekici, arzu uyandırıcısın. Elli sekiz yıldır birlikte yaşıyoruz ve ben seni her zamankinden çok seviyorum.” sözleri ile başlıyor ve hayatlarındaki bir çok şeyden bahsediyor. Bunun sebebi ise, Dorine'in her zaman Andre'nin yanında olması, onu desteklemesi ve birbirlerini anlamaları. Hatta Andre bunu, “Biz birbirimizi anlamak için yaratılmışız.” şeklinde açıklıyor.


Kitap hakkında yazılanları okurken her yerde rastladığım yorumlar şöyle başlıyor, "Hüzünlü bir aşk hikayesini anlatan Son mektup..." Şöyle ki, okurken insan cidden çok hüzünleniyor. Nasıl bir sevgi, bağlılık, beraber yaşam mücadelesi, birbirine destek olma deyip, nasıl zor koşullar denilip hüzünlenilebilinir. Ancak, ben buna asla 'Hüzünlü Aşk' demem. Nedenine gelince, bir kere bu iki kişi evlenmiş ve ellisekiz yıl beraber olmuşlar, tamam hastalıklar, politik olaylar ve buna benzer bir çok zorluk altında yaşamışlar ama beraberlermiş, yani beraber oldukları için ben buna hüzünlü aşk demem. Benim 'Hüzünlü Aşk' tanımım içinde mutlak hüzün, şişeler dolusu gözyaşı ve çokca acı barındırır. Benim hüzünlü aşk hikayemde, kadın sever ama adam sevmez. Kadın, adama mektuplar yazar, adam okumaz. Adam, kadının yüzüne bakmaz, ona bir hiç gibi davranır ve ona "Benim için önemsizsin, benim için hiç bir değerin yok." der ve o sırada kadın omuz silkip," Olsun ben beni sevmeni istemiyorum ki, ben seni sevmek istiyorum." der. Hüzünlü aşk, budur benim nezdimde.

Nur içinde yatın Andre ve Dorine.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder